31 Ekim 2009 Cumartesi
Kelam-ı İntizam (Otuzyedi)
Kelam-ı İntizam (Otuzaltı)
Ekseriyetine kendini harcadı zaman ve kan davası başladı işte yerde yatan makdül saat, günler geceye küstü, aylar görüşmüyor yıllarla ve dünya bana sırtını döndü, sanar oldum mahşeri en büyük sanat, ben, ve ben...
Uçamadım işte bir türlü, oysa rüzgar olucaktı cana en güzel canan, yerlerdeyim şimdi sensizlik kırık kanat ve bir tüy girecek birgün pencerenden müşterek, üzerindeki yaşlar artık kurumuş olsa gerek, ben, işte ben...
Kelam-ı İntizam (Otuzbeş)
Kelam-ı İntizam (Otuzdört)
Ve sen uYuYorsun, beni Yaktın bir tutam kırmızıda, simanı astım duvarlara, aşkını içmekteYim, sensizlik mezesidir çalmakta olan, gönlüm bu gece ağır meYhane, vakur kelamlar da Yitik kaldı emsalsiz özlemini söYlemeYe, ve sen uYuYorsun, beni Yaktın bir tutam kırmızıda, zaman saki, elemin ruhumdan taşan ve kanımdasın elbet böYle deli divane dolaşan, nöbeti geçmektedir bu vakitlerin sözüm hakka, her vebali boYnuma borç alamazsa tahsili kalsın naaşa, ve sen uYuYorsun, beni Yaktın bir tutam kırmızıda, cürmüm Yine sen ve ben ölmeYe gönüllü sen dolan her kadehten...
Kelam-ı İntizam (Otuzüç)
Kırmızı mısralar arasında derbeder sarıkalem, bahtına isYandı kâğıda tüm dokunuşlar, ahire iman, kelâmların göz Yaşları vardı onu tutan ellerde, kahpe pembeler gülüYordu şimdi ona uzaktan, kurlarıYla alemin riYakâr cennet hurileri, tükenmekteYdi nefesi artık onun, üç noktaYdı vasiYestindeki tek büYük miras, imzasıYdı gönlüne kazınmış en güzel sima, satır aralarına gömmüştü hasretini, her kıta Yarasına tuz, dillerine mil, tek arzusuYdu oYsaki nihaYeti ebedi la'l-i saçın, talihine Yine kurban etti kendini ve intihardı kendi eliYle kaderine çizdiği, öte Yanda da zalim silgi, belkide bitmişti çoktan bu son imtihan...
Kelam-ı İntizam (Otuziki)
Ve sen uYuYorsun, tutamadığımdı ellerimden akan koYu hasretin, kelâmların kifaYetsizlikleridir sebep eYleYen dillerimi lâl, üstüne koklaYamadığım sedasız Yârin ismiYdi gece ,gaflet müptelası gönülde sen sızlaYan Yarama inat, sen ağlamaktan solmuş bedenin en mukaddes rengidir Yine la'l...
Kelam-ı İntizam (Otuzbir)
Kelam-ı İntizam (Otuz)
Kelam-ı İntizam (Yirmidokuz)
Yakılan gemilerin dumanıydı gözlerimden akan, bir ilan-ı aşk değil sözlerin ağladığı ve silemezsin tebessümünle bu yaşları, kandı ellerindeki renk, gönülse hiçe sayılmış ayniyat ve koyamayacak yine kimseyi senin yerine ben, aşk-ı inzibat...
Kelam-ı İntizam (Yirmisekiz)
Kelam-ı İntizam (Yirmiyedi)
Baki isteğimin rengidir kırmızı, kandır yegane süsü, sanma geçmiştir sen izleri müptelan gönlümün, yarama tuz özlemin ve tek merhem senli ölümlerdir bana...
Kelam-ı İntizam (Yirmialtı)
Ekseriyetini düşür göz kapaklarımdaki senin, konuş tüm pembelerle bu gece ömrümde kalmasın hiç, bu vakte kadar susan banada olmasın kinin, biz kırmızıdan başka renk bilmedik ki hiç...
Kelam-ı İntizam (Yirmibeş)
Gönül devriYesinde muhafız Sen, Ben firarî zalim suçlu, dilimde ezbere işlenmiş söz, kanlı Yalan, ellerimdir kanıYla bulanan riYakâr bakışlardaki amansız hasretin, ve idamıma imzamdır sensiz Yaşam...
Kelam-ı İntizam (Yirmidört)
Kelam-ı İntizam (Yirmiüç)
Kelam-ı İntizam (Yirmiiki)
Kelam-ı İntizam (Yirmibir)
Kelam-ı İntizam (Yirmi)
Sakın bana sorma hiç bir mekan, adım yabandır, çok uzaklardan geldim...
Kelam-ı İntizam (Ondokuz)
Kelam-ı İntizam (Onsekiz)
Taktığım gaflet maskesidir kanma, gülüşler senden çok uzak, eyleyemediğin o benli mukadderat, şimdi de içtiğim elemler sen, kadehte son bulan özüm, dilimde diyemediğim söz, şimdi mısralar daha da öksüz...
30 Ekim 2009 Cuma
Kelam-ı İntizam (Onyedi)
Kelam-ı İntizam (Onaltı)
Kelam-ı İntizam (Onbeş)
Kelam-ı İntizam (Ondört)
Kelam-ı İntizam (Onüç)
Kelam-ı İntizam (Oniki)
Kelam-ı İntizam (Onbir)
Onlar değilller mi zorda kalanlara yardımcı olanlar
Peki neden halâ duruyorlar...
Kelam-ı İntizam (On)
Kelam-ı İntizam (Dokuz)
Kelam-ı İntizam (Sekiz)
Kelam-ı İltizam (Yedi)
Kelam-ı İntizam (Altı)
Kelam-ı İntizam (Beş)
Kelam-ı İntizam (Dört)
Kelam-ı İntizam (Üç)
Kelam-ı İntizam (İki)
Kelam-ı İntizam (Bir)
SELvA
SELvA
Sanma ki sen duyasın diye tüm bu yazdıklarım,
İnan sen görmesen de ben, zaten sensizliğe hep ağlarım.
Kendimedir her sitemim hep, bağırışlarım…
Mateminden henüz sıyrılamadım.
Yokluğunda ne sıra öğrettin gözlerime kapalıyken görmeyi?
Sökemeden hançerini, nihayeti olmayan sonsuz elemini,
Bedenim bir rahle üzerinde tek seni okuduğum,
Ezberinden kurtulmak nasip mi ki, ben bu denli soldum.
Adına aldanma sen, selva dediğin birkaç damla kandır
Ruhum sana eridi çoktan, inan telaşın yavandır,
İstiğfarım hep yalan, adını düşman sayacağım,
Sen bile kendini bilemeyeceksin, kime ki bu haykırışlarım…
KIRMIZI
KIRMIZI
Sen değil misin solduran tüm renkleri bir damlada,
Pembenin bir zamanlar sen ağladığını nerden bilesin?
Bahtımız da elbet sararıp solmak günün birinde ama,
Ne diye ağlamaya mahkum gözlerimin ferini de istersin?
Hatıraların yükü seni kambur etmedi mi hâlâ?
Çatık kaşlarını ayakta tutan omuzların böylesine dik.
Sonu gelmez dediğimiz nice günlerimizi gömdük ama,
Kederini yâr eden kaderimiz sensizlikten yine yitik.
Dilemez miydim vurduğun her yan kan ağlasaydı, ölseydim?
Ne çare ki ben sen sızlayan yaralarımı hiç dindiremedim.
Nasıl bir zehirsin ki sen, eyledin beni ölmelere müptela?
Dermansız gönlüme seni içmelerse beyhude bu saatten sonra.
Nasıl bir can bendeki, çekmediği dert kalmadı inadından,
Bîtap düşen de o değil mi zaten bunca günahın ardından?
Kaçsam ne yazar ki senden, kan olmadın mı bedende?
Şimdi kestim bileklerimi işte, artık her yer senin renginde.
LÂL
LÂL
Seni sana ağlamayı bıraktım diye tükendin mi sanırsın?
Denizci düğümü gözlerin neden hâlâ al?
Dudakların kokuyor kadeh, içinde bir yudum sen kalmış,
Ve kokun senden yadigar, bir o kadar da vefakâr.
Besbelli ki yitirmekteyim aklımı,
Yoksa nasıl cürret ederdim içmemeyi o şarabı,
Azatın mı var ki, hoş yürek gönüllü makûmluğa?
Söyle idam mıdır merhemin çilen müptelası bu kula.
Silinmez elbet ruhumdan senin mürekkebin,
Kısılmaz elbet sesleri kulağıma fısıldadığın ezgilerin,
Ya peki hiç mi dur durak bilmeyecek senin özlemin?
Ne kadar ben kaldı ki zaten senden sonra bildiğim.
Sevişmeler yalan olur, aynı olmaz aşikâr,
Artık tenimde senden olma bir zırh var,
Sessiz bağırışlardan sağır olmuş kulaklarımda ismin,
Ben seni hep senden bildim, artık sözler neye yarar...
Hangi Kederin Müptelası?
Hangi Kederin Müptelası?
Tırnaklarında kalan tozları bedenimde iz bırakır sanma!
Bende kan akmayan ne derin yaralar açtılar.
Gözlerimde utangaç duran yağmurlara da aldanma!
Onlar sen burda yokken ne fırtınalar kopardılar.
Sen değil misin elimi kana bulamadan yaptın beni katil?
Hani gülümseyişindi payidar yadigarım?
Söylediklerin yalandı ya, yine kandırdı kendini bu kulaklar,
Gözlerdeki lekeydi lâl, buğudur baktıkları diye inanmadılar.
İnanma sakın dik bakışlardaki çetin delikanlıya!
Sensiz bir an kollayacak elbet yokluğunda mahvolmaya.
Diller dudaklar perişan elbet, rıza çıkmadı diye ağızdan,
Gönül zaten intihar etti böyle bir gafletin ardından.
Bitecek mi bir gün çektirdiğin ebedî mezalim?
Yok mudur haberi senden ki ecelin aldırmaz kederim.
Anımsamaz oldu yürek, hangi kederin müptelası esasen,
Durma uzakta ne olur, gel bir kere daha vur, bari bu kez son buldur...